Ücretsiz bölüm:

Oyuncunun Hazırlığı – 4. Adım

Zihin-beden uyumu neden gerekli? İyi oyuncular neden beynini 4’e böler?

İyi oyuncuların, oynadıkları esnada karaktere bürünmek için transa geçip, gerçek dünyayla bağlantılarını kestiklerine dair bir fantezi var ya. Yalan o. Safsata. Asparagas. 

Buna ancak, daha önce bir sette ya da tiyatro sahnesinde bulunmadıysan, inanabilirsin. Set ya da sahne tozu yutmuş herkes, gerçek dünyanın böyle olmadığını bilir.

Sen bir dizi setinde, rolün gereği karşında aşık olduğun kişinin gözlerinin içine bakıp, tam seni seviyorum diyerek dudaklarına yapışacakken… 

Yakandaki gizli mikrofonun kaydığını hissedersin, teknik ekipten biri hapşurur, görüntü yönetmenin karşıdan biraz sağa geçmen için el kol hareketi yaparken, yönetmenin de kesme çok güzel, devam et, diye bağırır.

Hadi, transa geçsene… Seni seviyorum desene…

Oyuncuların oynadıkları esnada kendi rollerini oynamak dışında yapmaları gereken çok şey vardır. Sadece acemiler, transa geçmeye çalışır. İyi oyuncularsa, oynamak dışında neler yapmaları gerektiğini bilirler ve yaparlar. 

Bu yüzden onlar iyi oyunculardır. Bu yüzden yapımcılar ve yönetmenler acemilerle değil, onlarla çalışmak ister. Bu yüzden onlar daha çok rol alır. Çünkü kimse milyonlar harcadığı bir projede, acemilerle uğraşmak istemez.

Zihnine ve bedenine tamamen hakim olman, bu yüzden çok önemli. 

Oynarken sadece oynadığın rolü düşünürsen, zihnin başka telden bedenin başka telden çalarsa, eline koluna bacağına %100 hakim değilsen, zaten iyi oynayamazsın. Üstüne bir de, başına olmadık işler gelir. 

Kafana ışık düşer, kamyonun altında kalırsın, ayağın sehpaya takılır düşersin, rol arkadaşını sakatlarsın ya da en basitinden, yönetmenin ve teknik ekip, senden bir an evvel kurtulmak ister.

İşte bu bölümde, oynadığın esnada sorumlu olduğun 4 şeyi ve bunu yapabilmek için beynini 4 parçaya bölmeyi öğreneceksin.

Oyuncuların, oynadıkları esnada sorumlu oldukları 4 şey

1.Ben (Yani sen, kendin)

Doğal olarak, ilk sorumlu olduğun şey, sensin, kendinsin. 

Bir oyuncu olarak, oynadığın role ve ezberine hakim olman gerektiğini söylemiyorum bile. 

Bunun dışında, oynadığın esnada bedenine hakim olması gereken de sensin. Elini kolunu nasıl kullandığının, nasıl durduğunun, nasıl baktığının, nasıl yürüdüğünün, nasıl koştuğunun, nasıl konuştuğunun sorumlusu sensin. 

Bunların “tamamını” yönetmenin sana söylemesini bekleyemezsin. Bunu bekleyecek kadar acemiysen de, zaten yönetmenin istediğini de anlayamaz ve uygulayamazsın. 

Saçlarınla, makyajınla, kostümünle ilgilenen bir ekip olabilir, olacaktır. Ama sahneye adım attığın anda, bunların da sorumlusu sensin. Çünkü oyuncu olan sensin. Makyajın yanlışsa, makyöz böyle yaptı, diyerek işin içinden sıyrılamazsın. Sen kör müsün, derler. (Yüzüne söylemezlerse de, arkandan derler.)

Yani bir oyuncu olarak, önce kendinden sorumlusun. Her şeyinden. Kendinle ilgili en ufak detayı bile başkasına ihale edemezsin.

2.Ben ve partnerim (Yani sen ve partnerin)

Partnerinden de sen sorumlusun. (Partnerin de senden sorumlu.) Birlikte oynadığın arkadaşının saçından, makyajından, kostümünden, ezberinden hatta sağlığından da sen sorumlusun. 

Senin muhteşem bir oyuncu olman ve muhteşem oynaman, tek başına bir şey ifade etmez. Karşındaki çuvallarsa, sen de çuvallamış olursun. Senin performansın kötüyse, onun süper oynaması işe yaramaz. 

Bir dizi setindesin mesela, partnerinle karşılıklı bir sahne çekiliyor. Kayıt dendi ve başladınız. Sen transa geçip, Oscar’lık bir performans sergilemeye başladın, döktürüyorsun. Ama partnerin bir anda, repliğini unuttu ve kalakaldı. 

Kestik. Tekrar alıyoruz. 

Bak, senin bütün o performansın boşa gitti.

Partnerin repliğini unutursa, sahneyi toparlayacak kadar onun repliklerine de hakim olmalısın. Partnerin sağa gitmesi gerekirken sola gidiyorsa, çaktırmadan onu yönlendirecek kadar sahneye hakim olmalısın. Partnerinin dişinde yeşil bir şey varsa, herkesten önce onu sen fark etmelisin. 

O patlarsa, sen de patlarsın. Sen patlarsan, o da patlar.

(Partnerin olmadan, tek kişilik oyun oynasan bile bu geçerli. Bu durumda da partnerin, sesçin ya da ışıkçındır.)

3.Ben ve oynadığım alan (Yani sen ve oynadığın alan)

Oyuncuların oynadığı alan, tiyatro sahnesi de olsa, bir film ya da dizi seti de olsa, seyircinin gördüğü gibi değildir.

Kendi sağlığın için

Önce, kendi sağlığın için, oynadığın alana hakim olman çok önemli. Bir yandan oynarken, bir yandan partnerini takip ederken, bir yandan da etrafına hakim olup kendini kollaman gerekebilir. 

Bir kabloya takılıp düşebilirsin, kafana 100 kiloluk bir ışık düşebilir, kameraya çarpabilirsin, merdivenden yuvarlanabilirsin…

Oynadığın rol için

Oynadığın rol için alana hakim olman çok önemli. Senaryo gereği evine girip, ışıkları açıp, mutfağa geçeceksin, diyelim.

Eve girdiğinde, ışığı açmak için açma-kapama düğmesini ararsan… Olmaz. 

Çünkü kimse evine girdiğinde, eğer dün taşınmadıysa, o düğmeyi aramaz, otomatik basar geçer. 

Mesele sadece elinle o düğmeyi araman da değil. 

Elin, kolun, bütün bedenin, hatta gözünün içi, bakışların, o düğmeyi bir anlık bile olsa, milisaniyelik bile olsa aradığına dair, en ufak bir şüphe bile uyandırmamalı. 

Orası senin evin çünkü. Kimse evine girdiğinde ışığı açmak için düğmeyi aramaz. Kimse evinde bulaşık makinesinin kapağını eğilip düzgünce kapatmaz, diziyle, kıçıyla, ayağıyla ittirir. Buzdolabı reklamı çekilmiyorsa eğer, kimse kendi buzdolabının kapağını okşayarak kapatmaz…

Oynadığın alan, rolünün, karakterinin bir parçası. O alanı tanımazsan, o alana hakim olmazsan, oynadığın role de hakim değilsin demektir.

Yeşilde oynayabilmek için

“Yeşilde” çekilen sahnelerde işi eline yüzüne bulaştırmamak için de alana hakim olman çok önemli.

Her tarafının yemyeşil duvarlarla çevrili olduğu, bomboş bir alanda oynaman gerekebilir. Alana hakim olman, bu durumda bambaşka bir boyut kazanır. (Bu tekniği daha önce görmediysen, önce Youtube’a greenbox Hollywood yaz, birkaç video seyret.)

Şimdi dördüncü maddeye geçelim.

4.Ben ve seyirciler (Yani sen ve seyirciler)

Tiyatro sahnesindeysen, zaten seyirciler var. Setteysen de, kameranın arkasındaki herkes senin seyircin. Yönetmen, görüntü yönetmeni, ses, ışık, teknik ekipteki onlarca kişi…

Seyircilerin de farkında olmalısın. 

Seyirci yokmuş gibi kendi içine gömülürsen, onlardan gelecek herhangi bir etkiye, tepki veremezsin. Ya da aşırı tepki verirsin.

Seyircinin biri hapşurursa, sesten irkilip sahnede hoplamak ister misin? Bence istemezsin.

O an oynadığın rol her ne olursa olsun, mesela rol icabı hüngür hüngür ağlarken bile, göz ucuyla görüntü yönetmenini takip etmelisin. Sana el kol işaretleriyle birşeyler anlatmaya çalışıyor olabilir.

İyi oyuncular oynarken beynini 4’e böler

Kendinden, partnerinden, alanından ve seyircilerden sorumlu olduğunu bilir. Hepsini aynı anda takip eder. Bunu sen de öğreneceksin, öğrenmek zorundasın.

Beynini dörde bölüp, bir yandan oynarken bir yandan bunları yapabilmen için, önce zihninin ve bedeninin uyum içinde olması gerekir. Parmak uçlarından saç tellerine kadar tüm bedenini tanıman, hakim olman gerekir. 

Şimdi tekrar bir önceki bölüme dön. Kendi MR’ını çekmekle ilgili bölümü tekrar oku ve orada anlattığım alıştırmaları hatırla.

Ve her anında, her hareketinde, her duygu durumunda kendi MR’ını çekmeyi alışkanlık haline getir. Zihnini ve bedenini tanımayı, uyum içinde kullanmayı öğren. 

Öğren ki, sahneye kendine, partnerine, alanına ve seyircilere hakim olabilen, profesyonel bir oyuncu gibi çık. Oyunculuğu sadece, kameranın karşısında süzülmek zanneden acemilerden olma.

Bir sonraki bölümde, kendi MR’ını çekmiş, kendi malzemesini çok iyi tanıyan bir oyuncu adayı olarak konuşmaya başlayacağım seninle. Ve malzemeni kullanabilmen, yani oynayabilmen için vücudunda en fazla hangi bölümü çalıştırman gerektiğini öğreteceğim sana. 

Hazır ol. Oyunculuk yolculuğun, hiç tahmin etmediğin yerlere doğru gidecek…

Bir sonraki bölüm:

5. Adım: Bir oyuncunun vücudunda en çok çalıştırması gereken bölüm

Oyuncunun Hazırlığı’nı satın almak ve kitabın tamamını okumak istiyorum

Sık sorulan sorular

Kitabın basılı hali var mı?

Hayır. Oyuncunun Hazırlığı’nın basılı hali yok. Kitapçılarda bulamazsınız.


PDF dosyasından mı okuyacağım?

Hayır. Oyuncunun Hazırlığı keyifli bir okuma deneyimi için e-pub formatında hazırlandı. Telefonunuzdan ya da tabletinizden okuyabiliyor, sayfaları basılı kitap gibi çevirebiliyor, fontunu, metin boyutunu ve arka plan rengini istediğiniz gibi değiştirip notlar ekleyebiliyorsunuz.


Satın alırsam kitabı nasıl indireceğim?

Satın alma işlemi gerçekleştikten sonra Esin Doğan Oyunculuk Atölyesi’nden bir e-posta alacaksınız. O e-postadaki şifreyi ve linki kullanarak kitabı hemen indirebilirsiniz.

Bir aksaklık olursa sizinle nasıl iletişime geçebilirim?

Birçok şekilde iletişime geçebilirsiniz. Hepsinde çok kısa sürede size geri dönüyoruz.

  • [email protected] adresine e-posta atabilirsiniz. Size hemen geri döneriz, gerekirse telefonla da destek sağlarız.
  • Esin Doğan Oyunculuk Atölyesi’nden size gelen otomatik e-postayı yanıtlayabilirsiniz. Size hemen geri döneriz, gerekirse telefonla da destek sağlarız.
  • Ya da Esin Doğan Oyunculuk Atölyesi’nin Instagram hesabından bize ulaşabilirsiniz.

Instagram’da takip edin

Esin Doğan’ın oyuncu koçluğu yaptığı bazı projeler ve sete hazırladığı oyuncular

Oyuncunun Hazırlığı’nı satın almak ve kitabın tamamını okumak istiyorum